29 Eylül 2009 Salı

Küçük Beyin Perde Vukuatı / Yaramaz Çocuğun Annesi Olunca

Evet, yaramaz bir çocuğun annesi olunca insanın başına her an herşey gelebilir, her an aklını yitirebilir. Tam da dediğim gibi aklımı yitirmeme ramak kaldı bugün yaşadıklarımdan sonra. Üst fotoğrafta da görüldüğü gibi bizim evin perdeleri mekanizmalı; olayın perdeyle ilgisi nedir demeyin okuyun.

Bizim küçük adam oldum olası bu perdelerin sarma mekanizmasının askısına meraklı. Mutlaka erişebildiği yerden ya çekiştirir koparmak için kendini paralar ya da bir yandan bir yana fırlatıp durur. Çocukça bir keyif herhalde, pek de mutlu oluyor. Yapma, etme dedikçe de inadına yapıyor. Bu akşamüstü de mutfakta birlikte muhabbet ederken bir anda yanımdan ayrıldı, ben lavaboda birşeyler yıkarken farketmedim bile. Sanırım bir dakika kadar sonra bir bağırtı, bir hırıltı duydum salondan. Önce '' gel yanıma annecim hadi konuşuyoruz ne güzel'' dedim. Baktım hala gelmiyor hemen koştum salona. İçeri girmemle gördüğüm manzara beni mahvetti. Hemen pencerenin yanındaki koltuğun kenarına çıkıp yine perde askısını bu defa kafasından geçirmiş. Koltuğun yanındaki sandalyede boğazında perde askısı ayaklarının ucunda duruyor. Yani orada sandalye olmasa boğulması an meselesi Allahım sen aklıma mukayyet ol.

Koşmamla onu ordan alıp sarılmam bir oldu. Bir taraftan o ağlıyor bir taraftan ben. Yaklaşık yarım saat kendime gelemedim, hatta o kadar deli gibi ağlıyordum ki çocuk bile şaşırdı anneme ne oldu diye. O pozisyonda orada sandalye üzerinde olduğu için hiçbir şey olmazdı aslında ama inanın o görüntü beni deli etmeye yetti. Ya o sandalye orada olmasaydı, ya ben mutfakta değil de daha içerde odalarda olup onu duymasaydım diye olasılıklar aklımda dolanırken sakinleşmem hayli uzun sürdü. Gerçi küçük beyin marifetlerini bildiğimden asla onu yalnız bırakmam ben, hele ki sessiz sessiz biryerlerde ise mutlaka gizlice izlerim. Mutfakta yemek yaparken bile, o odasında oyun oynasa dahi bir domates keser gider bakarım, bir soğan doğrar gider bakarım.
Bugün şükürler olsun ki bu olay bu kadarla kaldı. Aslında askılara olan ilgisinden dolayı biz genelde askıları aşağıdaki fotoğraftaki şekilde bağlıyoruz ki ulaşamasın. Fakat arada unutuyoruz tabii. Demek ki bundan sonra unutmak yokmuş, bunu anladık. Gerçi olaydan sonra tüm gün pek yanaşmadı perdelere ama onun işi hiç belli olmaz.

Bu yazıyı yazıp yazmama konusunda biraz tereddüt ettim başta ama küçük adam ilerde okuyup annesini nasıl korkuttuğunu okusun istedim. Hem de evinde bu tarz perdeler kullananlar varsa, üstüne bir de yaramaz perde meraklısı duvarlarda gezinen evlatları varsa belki dikkate alırlar dedim. Sizler de ister bu şekilde bağlayarak ister başka şekilde ama mutlaka önlem alın. Sonu çok üzücü olabilecek olaylarla karşılaşmayalım. Alllah hepimizin çocuklarını korusun. Anne babalara da bu yaramazlarla baş edebilmek için güç, kuvvet, sabır versin.

24 Eylül 2009 Perşembe

Beş

25.09.2004 / 25.09.2009

Tam 5 yıl oldu bugün, dile söylemesi kolay ama koca 5 yıl. Tanışalı 6 yıldan fazla ama birlikte aynı yastığa baş koyalı tam 5 yıl. Çoğu mutlu anılarla bezeli - arada hüzünlü, yaşamın bizi sınadığı günler hariç - hayatımın en anlamlı 5 yılı. Neler yaşadık bu 5 yılda neler. Geriye dönüp baktığımda hep mutlu anlar geliyor aklıma. Beni hep seven, herşeyden sakınan, mutlu olmam için elinden geleni asla esirgemeyen, tanıdığım en mükemmel baba ve eş, kendinden önce beni ve oğlumuzu düşünen hayatımın en büyük şansı. Allahım evimizi, mutluluğumuzu, oğlumuzu nazarlardan, kötü gözlerden korusun inşallah.

Ömrümüz yettiğince, son nefesimize kadar hep böyle kafa kafaya, sırt sırta olalım aşkım. Yüzümüzden birbirimize yansıyan ışık hep artarak aydınlatsın bizi. Bizim dışımızda olanların bizi etkilemesini izin vermeyelim. Hayallerimizin peşinden, birbirimizin yanından hiç ayrılmayalım. Bugün, yarın ve sonsuza kadar aşkla kalalım.
Geçen yıl evlilik yıldönümümüzde yazdığım yazıyı merak ederseniz hadi burdan.

14 Eylül 2009 Pazartesi

Pepeçura Tatlısı




Geçen gün Kokulu Üzüm Suyu postunu yazarken aklıma gelmişti bu tatlı. Karadenizli olanların bir çoğu bilir pepeçurayı. Ben evlendikten sonra eşimle Rize' ye ilk gidişimde duymuştum adını ama hiç yememiştim. Kayınpederimin getirdiği kokulu üzümlerle denemeye karar verdim, daha önceden tadını hiç bilmediğim için değerlendirmem ne kadar doğru olur bilemem ama evde herkes çok beğenerek yedi. Mayhoş tadı da küçük adamın çok hoşuna gitti '' ıyyy eşşi'' diyerek yedi. Tarifi bilmediğimden internetten birkaç tarif okudum ve kendimce sentezledim.

Malzemeler:
1 kg kokulu İsabella üzümü
6 su bardağı su
1,5 su bardağı tozşeker
1 çay bardağı nişasta
1/2 çay bardağı mısırunu

Yapılışı:
1.Üzümleri yıkayıp salkımları ile beraber tencereye alın, üzerine suyu ve şekeri de ekleyip kaynatın.
2.Üzümleri başka bir tencereye süzdürün, posasını da tahta bir kaşık yardımıyla iyice ezin.
3.Süzdüğünüz üzüm suyundan 1 su bardağı kadar ayırıp gerisini ocağa koyun
4.Nişasta ve mısırununu 1 bardak üzüm suyunda güzelce karıştırın ve tencereye yavaş yavaş ekleyin.
5.Sürekli karıştırarak muhallebi kıvamına gelene kadar pişirin. ( bu arada kıvamı eğer koyulaşmıyorsa ayrı bir yerde bir miktar daha nişasta eritip katabilirsiniz )
6.Ocaktan alıp kaselere paylaştırın. Oda ısısına gelince buzdolabında birkaç saat soğutun.
Afiyet olsun.

Ben üzerine ceviz serperek servis yaptım, çok da yakıştı. Özellikle soğukken mayhoş tadıyla çok ferahlatıcı oluyor, iftar sonrası hafif bir tatlı oldu bize.

Karadenizli bir aileden olup bir de üstüne üstlük Laz biriyle evli olunca arada Karadeniz mutfağından seçmeler yapmak gerekiyor. Aslında uzun zamandır denemek istediğim Laz Böreği var aklımda ama; o da bir başka postun konusu olsun artık.


13 Eylül 2009 Pazar

Fırında Sebzeli Köfte

Blogda ağırlıklı olarak tatlı, kek, kurabiye tarifleri paylaştığımı farkettiğimden beri yemek dergilerinde ve programlarında yemek tariflerine bakar oldum. Hep tatlı hep kurabiye nereye kadar?
Bu Fırında Sebzeli Köfte annemin çok sık yaptığı, benim de çok sevdiğim bir yemektir. Yine geçen hafta iftarda annemdeyken bu defa ben yaptım ve hemen de fotoğrafladım. Fotoğrafı yemeği fırına vermeden önce çektim çünkü iftar saati fırından alıp da fotoğraflamam hem gün ışığı yetersizliğinden hem de sabırsızlıkla bekleyenler olduğundan mümkün olmayacaktı.

Malzemeler:
1/2 kg yarım yağlı kıyma
1 adet soğan
1-2 dilim bayat ekmek
1 yumurta
2-3 adet patates
2-3 adet domates
2 adet havuç
1 su bardağı bezelye
1 tatlı kaşığı salça
1 su bardağı sıcak su
tuz, karabiber, kekik
sıvıyağ

Yapılışı:
1.Öncelikle kıymanın içine soğanı rendeleyin, bayat ekmekleri ufalayın ve yumurtayı kırıp, baharatlarını katıp yoğurup şekil verin. Dinlendirmek için buzdolabında en az 1 saat bekletin ( dilerseniz köfteleri minik toplar şeklinde de yapabilirsiniz )
2.Patatesleri soyup ince dilimler halinde doğrayın
3.Havuçları ince ince dilimleyin.
4.Bezelyeyi haşlayın.
5.Sıvıyağda sırasıyla patatesleri, havuçları ve köfteleri çok fazla kızartmadan diriliğini kaybedecek kadar soteleyin.
6.Fırın kabınızın içine köfteleri, patatesleri, havuçları ve bezelyeyi alıp üzerlerine domates dilimleyin ve kekik serpiştirin.
7.Salçayı sıcak su ile karıştırıp yemeğin üzerine dökün.
8.Önceden ısıtılmış 170 derece fırında sebzeler pişene kadar yaklaşık 45-50 dk pişirin.
9.Fırından aldıktan sonra sıcak servis yapın.

Afiyet olsun.